29 Mart 2012 Perşembe

dogal felaketler deprem

Deprem

Vikipedi, özgür ansiklopedi

1963- 1998 yılları arasında meydana gelen depremlerin yeryüzünde dağılışı
Deprem, (ya da diğer adlarıyla Yer SarsıntısıZelzele [1]yer kabuğunda beklenmedik bir anda ortaya çıkan enerji sonucunda meydana gelen sismik dalgalar ve bu dalgaların yeryüzünü sarsması olayıdır. Sismik aktivite ile kastedilen meydana geldiği alandaki depremin frekansı, türü ve büyüklüğüdür. Depremler Sismometre ile ölçülür. Bu olayları inceleyen bilim dalına da Sismoloji denir. Depremin Moment magnitüd ölçeği (ya da eskiden kullanımda olan Richter ölçeği) ile belirlenir. Bu ölçeğe göre 3 ve altı şiddetteki depremler genelde hissedilmezken 7 ve üstü şiddetteki depremler yıkıcı olabilir. Sarsıntının şiddeti Mercalli şiddet ölçeği ile ölçülür. Depremin meydana geldiği noktanın derinliği de yıkım kuvvetine etkilidir ve yer yüzüne yakın noktada gerçekleşen depremler daha çok hasar vermektedir.[2]
Dünya yüzeyinde gerçekleşen depremler kendilerini bazen sallantı bazen de yer değiştirme şeklinde göstermektedir. Bazen yeryüzüne yakın bir noktada güçlü bir deprem gerçekleştiğinde tsunamiye sebep olabilir. Bu sarsıntılar ayrıca toprak kayması ve volkanik aktiviteleri de tetikleyebilir.
Genel olarak deprem sözcüğü herhangi bir sismik olayın -Doğal bir fenomen olarak gerçekleşmiş veya insanların sebebiyet verdiği- ürettiği sismik dalgaları adlandırmak için kullanılır. Depremler genellikle kırıkların (fay hatları) çatlamasıyla oluşur. Bunun yanı sıra volkanik faaliyetler, toprak kaymaları, mayın patlamaları veya nükleer testler sonucunda da gerçekleşebilir. 

dogal felaketler çığ


Doğal Afetler - Çığ

Çığ, farklı nedenlerden dağdan aşağıya kayan büyük bir kar miktarıdır. Bol kar yağışı olduğunda, taze kar tabakasının alttaki eski tabakayla iyi kaynaşmaması sonucu, Rüzgarın kaldırdığı büyük bir kar kitlesinin aşağı inerek alttaki kar tabakası üzerinde kayması sonucu, Ve bir hayvan veya kayakçının oynak kar tabakasını çiğneyerek harekete geçirmesi sonucu çığ oluşabilir.

Çığın oluşumuna etki eden faktörlerler

* Arazi: Eğim ne kadar fazlaysa, tehlike o kadar büyüktür. Yüzde 30'luk bir eğim çığ oluşumu için yeterlidir. Gölgede kalan sırtlarda çığ tehlikesi, güneş gören yerlere göre daha fazladır.
* Taze kar: Taze kar tabakası ne kadar kalınsa, çığ tehlikesi o kadar büyüktür. Kötü hava şartlarından sonra güneşin açtığı ilk gün çok risklidir.
* Fırtına: Kar fırtınası olduğunda, kar tanecikleri dönerek uçuşur ve rüzgarsız sırtlarda birikir. Tepe üstlerinde dalga şeklinde birikmiş kar, alttaki sırtta çığ tehlikesini gösterir.
* Kar tabakası: Karın tabaka halinde kaydığı yerlerden uzak durmak gerekir. Dipten gelen boğuk sesler de tehlike işaretidir.
* Isı: Kar yağışından sonra ısı birden düşerse, yeni kar tabakası alttakine iyi işleyemez. Hava ısındığında da kar gevşer ve tehlike artar. Bu nedenle baharda daha çok çığ olur.

Çığ tipleri

Kopma şeklini esas alan bir kıstasa göre Gevşek Kar Çığı ve Kar Dilimi Çığı olmak üzere iki türe ayrılır. Her birinin karışımı kuru veya ıslak kar ve su içerebilir. Her iki türde de kopma, genellikle kar örtüsünün üste yakın tabakalarında gerçekleştiği için yüzey çığları içinde sınıflandırılırlar.

1. Gevşek Kar Çığı (Loose Snow Avalanche/Lockerschneelawine)

Kar örtüsü içindeki zayıf tabaka yüzeyde veya yüzeye yakın bir yerde oluştuğunda gevşek kar çığı meydana gelir. Kar örtüsü tek bir noktadan kopar, ufak kar döküntüleri saçarak yuvarlanmaya başlar. Yuvarlandıkça daha fazla kar toplar ve bir üçgene benzer biçimde aşağı doğru genişler. Gevşek kar çığlarına doğada çok sık rastlanır. Genellikle çok fazla kar içermezler. Büyük ölçüde can ve mal kaybına neden olacak kadar tehdit oluşturmazlar.

2. Kar Dilimi Çığı (Snow Slab Avalanche/Schneebrettlawine)

Zayıf kar tabakası, güçlü bir tabakanın hemen altında oluştuğunda kar dilimi çığları meydana gelir. Kar örtüsü bir çizgi boyunca tek birim halinde kopar. Kütle halindeki kar, kütüphane rafında duran kitapların aniden yere boşalması gibi dökülür, çatlayarak kırılır ve kar dilimleri şeklinde yamaçtan aşağı kayar.


Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/cevre-bilimleri/20916-dogal-afetler-cig.html#ixzz1qWZPVJsU

dogal felaketler heyelan

Heyelan

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Karakorum karayolu üzerinde bir heyelan
Heyelan ya da toprak kayması, zemini kaya veya yapay dolgu malzemesinden oluşan bir yamacın yerçekimi, eğim, su ve benzeri diğer kuvvetlerin etkisiyle aşağı ve dışa doğru hareketidir.
Kayalardan, döküntü örtüsünden veya topraktan oluşmuş kütlelerin, çekimin etkisi altında yerlerinden koparak yer değiştirmesine heyelan denir. Bazı heyelanlar büyük bir hızla gerçekleştikleri halde bazı heyelanlar daha yavaş gerçekleşirler. Heyelanlar yer yüzünde çok sık meydana gelen ve çok yaygın bir kütle hareketi çeşididir ve aşınmada önemli rol oynarlar. Büyük heyelanlar aynı zamanda topografyada derin izler bırakırlar.Türkiye'de en fazla görülen yerler Karadeniz Bölgesi'nde özellikle Doğu Karadeniz şerididir.Bazı kötü etkileri de vardır...
Eğimlerin fazla olduğu sahalarda heyelan riski artmaktadır. Bazı sahalarda fay yamaçları dik eğimlerin oluşmasına neden olarak heyelanları kolaylaştırırlar. Yine insanlar kanallar ve yollar açarak ya da yol ve maden kazılarından çıkan toprakları denge açısına erişmiş bulunan yamaçlar üzerine atarak heyelan oluşumuna neden olan koşulları hazırlarlar. Gevşek unsurların denge açısını her hangi bir nedenle aştığı durumlarda heyelan oluşur.

Ocak, 1997 San Mateo Eyaleti, Kaliforniya bir "düşme" toprak kayması
kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/Heyelan

dogal felaketler volkan


Yanardağlar ve Yanardağ Patlamaları

YANAR DAĞLAR

Yanardağlar, yeraltındaki ergimiş kayaların, kaya parçalarının ve gazların yerkabuğundaki açıklıklardan püskürdüğü oluşumlardır. Art arda olan püskürmeler sonucunda maddelerin üst üste yığılmasıyla ortaya çıkan yükseltiler de aynı biçimde adlandırılır. Yüzeye çıkan ergimiş durumdaki maddeler zamanla katılaşarak volkanik kayaları oluşturur. Depremler gibi yanardağların da çoğu levha sınırlarına yakın yerlerde bulunur. Öte yandan, nasıl ki, levha sınırlarına uzak yerlerde de zaman zaman deprem olursa, bazı yanardağlar da levhaların iç bölümlerinde bulunur.

Yayılma Sırtları
Okyanus dibinde. İki levhanın birbirinden uzaklaşmakta olduğu sınırda ,okyanus ortası sırtları ya da yayılma sırtları adı verilen yanardağlardan oluşan sıra dağlar vardır. Levha birbirinden ayrıldıklarında astenosfer üzerindeki basınç azalır. Bunun sonucunda, levha sınırının altında bulunan katı durumdaki minareler tanecikleri ergiyerek magmaya dönüşür. Yükselmeye başlayan yeni magmanın çoğu levha kenarlarında katılaşıp kalır, yüzeye ulaşan bölümü ise okyanus tabanında yanardağlar oluşturur.

“Plastik” Kayalar
Bilim adamları, astenosferi genellikle “plastik” olarak tanımlarlar. Bunun nedeni, astenosferin büyük bir bölümün yumuşsak olmasına karşın, sıvıdan çok küçük miktarlarda magma bulunan katı mineral taneciklerinden oluştuğunu düşünüyorlar. Astenosferdeki sıcaklığın, minerallerin çoğunu ergitmeye yetecek kadar yüksek olmasına karşın üsteki litosfer katmanın neden olduğu yoğun basınç bunu engeller.

Dalma-Batma Bölgesi Yanardağları
Yanardağlar, iki levhanın çarpışması sonucu birinin diğeri altına daldığı levha sınırlarında oluşur. Dalan levha, 100-200 km derinlikte bulunan ve dalma-batma bölgesi adı verilen bölgede ergimeye başlar ve magmaya dönüşür. Bu magma, levhanın üzerinde biriken tortullar ve ergimiş durumdaki okyanusal litosferden oluşur. Magma ,tortullarla birlikte yerin derinliklerine çekilen su içerir. Oluşan yeni magma, çatlaklardan geçerek yüzeye püskürür ve üstteki levhanın üzerinde yanardağların oluşuma yol açar. Bu çatlaklar ,levhaların hareketi sonucunda oluşur. Üstteki levhanın okyanusal litosfer levhası olması durumunda, yanardağların su yüzeyinin üzerinde kalan bölümleri bir dizi volkanik ada oluşturur.

Magma
Magma, ergimiş durumdaki değişik mineraller ve bazı mineral kristallerinde oluşan lapa benzeri, yoğun bir sıvıdır. Kıvamı, su ve buz kristalleri içeren yarı erimiş durumdaki kar gibidir. Bilim adamları ,magmanın büyük çoğunluğunun astenosferde bulunmakla birlikte bir bölümünün de alt mantonun bazı bölgelerinde geldiğini düşünüyorlar.

Sıcak Noktalar
Birçok yanardağın oluşumunun levha sınırlarındaki hareketle bağlantılı olmasına karşın bazıları bu sınırlara uzak yerlerde ortaya çıkabilir. Bu yanardağların ”sıcak noktalar” olarak adlandırılan olağanüstü sıcak bölgelerin varlığı sonucunda oluştukları düşünülüyor.
Bilim adamları, sıcak noktaların astenosfer ve alt mantoda bulunduğu varsayılıyor. Sıcak noktalarda, ısı akımlarının mantonun içinden geçerek yükseldiği tahmin ediliyor. Bu olağanüstü ısının basıncın etkisini ortadan kaldırılması sonucunda da magma oluşur. Yüzeye doğru çıkan magma, litosferden geçiş sırasında, yolunun üzerindeki kaya kütlelerini ergiterek kendisine yol açar. Magmanın yüzeye çıktığı yerlerde zamanla yanardağlar oluşur.

YANARDAĞ PÜSKÜRMELERİ
Magmanın yerkabuğundan yükselerek yüzeye çıkmasına yanardağ püskürmesi adı verilir.Yanardağ bir kez oluştuktan sonra yeraltından magma geldiği sürece püskürmeler devam eder. İki püskürme arasında onlarca, yüzlerce, hatta binlerce yıl geçbilir.

Magma Yükselişi
Astenosferdeki magma, ancak yeterince büyük bir “kabarcık”oluşturacak biçimde biriktiği zaman litosfere doğru yükselir. Magmanın yükselmesine yol açan süreç, bozuk bir musluktan suyun damlamasına(ancak ters yönde) benzer. Bozuk bir muslukta su sürekli biçimde musluğun ağzında birikir fakat damla halinde düşmesi ancak yeterli ağırlığa ulaşması ile gerçekleşir. Magma da yeraltında yeterli derecede biriktiğinde ve yoğunluğu çevresindeki kaya kütlelerinden daha düşük olduğunda yukarı doğru çıkmaya başlar. Çoğu yanardağın altında (yerkabuğunun içinde ya da altında) magmanın biriktiği bir magma odası vardır.

Yanardağın Altı
Magma odası il yanardağın yüzeyi arasında kanal ya da baca olarak adlandırılan genişlemiş çatlaklar bulunur. Bunlar bir önceki patlamalardan arta kalan katılaşmış magma ile doludur.bazı yanardağlarda, magma odasından çıkan çok sayıda baca olmak ile birlikte bunların hepsi yüzeye ulaşmayabilir. Bir bacanın açıldığı yere ağız denir. Yanardağ ağızları yuvarlak ya da ince uzun biçimde olabilir. Bazı ağızlar, krater adı verilen derin çukurların içinde bulunur.Bir püskürme sırasında, magma, biriktiği magma odasından yüzeye çıkan bacalardan birinden geçerek,yanardağın tepesindeki ağıza ulaşır ve buradan dışarı fışkırır. Bazı durumlarda ise magma, yanardağın yamacındaki bir ağızdan çıkar.

Lav
Püskürme sırasında yüzeye çıkan magma lav adını alır. Yanardağın yamaçlarından, lavdan oluşan bir nehir gibi akan lav akıntısının zaman soğuyup katılaşmasıyla volkanik kayalar oluşur. Çeşitli türlerde lav bulunmakla birlikte bunların tümü nerdeyse diğer mineral elementlerinin yanı sıra bir silisyum ve oksijen karışımı olan silisyum dioksit (SiO2) içerir. Lavın yoğunluğu ,içindeki silisyum dioksit oranına göre değişir.Yoğun olmayan lav bal kıvamındadır.Yoğun lav ise şekerlenmiş bal gibi koyu ve yapışkandır. Bir patlama sırasında yanardağdan farklı yoğunlukta lavlar püskürebilir.
Bir yanardağın biçimi, büyük oranda, lavın yoğunluna bağlıdır. Yoğun olmayan lav katılaşıncaya kadar daha geniş bir çevreye yayıldığından, bu tür lavdan oluşan yanar dağların yamaçları yumuşak eğimli olur.Kalkan biçimli olarak tanımlanan Bu yanardağlar, çoğu zaman sıcak noktalar ve yayılma sırtlarında bulunur. Bu yanardağların lavı çoğunlukla bazalttan oluşur. Yoğun lav, yüksek oranda silisyum dioksit içerir ve genellikle dalma-batma bölgelerinin üzerindeki yanardağlardan püskürür. Çok koyu olduğu için ağızdan fazla uzaklaşmadan katılaşan bu lavın oluşturduğu yanardağlar çoğu zaman koni biçimindedir.

Püskürme Tipleri
Yanardağın püskürmeleri, lavın çıkış biçimine göre sınıflandırılır. Bu da lavın yoğunluğuna ve lavın içerdiği gazların ne kadar kolaylıkla kurtulabilmelerine bağlıdır. Yoğun olmayan lavdan kolayca kurtulabilen gazlar, yoğun lavdan ancak büyük patlamalarla kurtulabilirler.
Magma, yüzeye yaklaştıkça üzerindeki basınç azalır ve tıpkı bir gazoz şişesinin kapağı açıldığı zaman basıncın azalması sonucu gazozun içinde hava kabarcıklarının oluşması gibi volkanik gazlar magmanın içinde küçük kabarcıklar oluşturur.

Farklı püskürme tipleri
*
 Hawaii tipi püskürmeler genellikle hafif şiddetedir.lavın çok akışkan olduğu ve içinde gazların kolayca kurtulduğu durumlarda bu tür püskürmeler olur.Kimi zaman magma, yanardağdan dışarı, bir fıskiyeden fışkıran su gibi çıkar.
*
 Stromboli tipi püskürmeler, lavın biraz daha yoğun olması durumunda görülür.Sıkışmış gazlar, yanardağ ağzının çevresine sıvı halde lav kütlerinin fışkırmasına neden olan, küçük patlamalarla açığa çıkar.
*
 Vulkona tipi püskürmeler, lavın daha yoğun olduğu durumlarda görülür. Sıkışmış gazlar gürültülü patlamalarla açığa çıkar ve yanardağın ağzına iri kaya parçaları ile çok miktarlarda volkanik kül püskürür.
Pilinius tipi püskürmeler, lavın çok yoğun olması durumunda görülür. Sıkışmış gazlar, çok büyük patlamalarla kurtulur. Yanardağın püskürmeleri sırasında büyük miktarlarda volkanik kül gökyüzüne fırlatılır.
LAV AKINTILARI, BLOKLAR VE BOMBALAR
Püsküren bir yanardağdan akan lavlar, yolları yakıp yıkmasın karşın ,çok ender olarak ölüm yada yaralanmalara yol açar. Bunun nedeni, lav akıntısının yavaş ilerlemesi ve insanların ondan kaçma olağanı bulabilmeleridir.
“Pahoehoe” ve “aa” , iki farklı lav akınsına Hawaii dilinde verilen adlardır.Bunlar birbirlerinden , volkanik gazların lavdan çıkış biçimiyle ayrılır.

*Pahoehoe lav akıntıları
Pahoehoe lav akıntılarının yüzeyi genellikle düz ya da hafif kırışık olur.Bu tür akıntıların koyu kıvamı değildir yani akışkandır. Lav soğumaya başladığında yüzeyinde düzgün kabuk oluşur. Lav akıntısının iç kısmı ergimiş durumda kalarak akmayı sürdürürken soğumakta olan yüzeyde zaman zaman halat benzeri kıvrımlar oluşturabilir.
*Aa lav akıntıları
Aa lav akıntılarında pürüzlü ve çatlaklı bir yüzeyi vardır. Bu akıntılar, daha yoğun lavdan oluşur ve pahoehoe lava kıyasla daha yavaş akar. Lav akarken, yüzeyi iri parçalar biçiminde kırılır ve içindeki gazlar açığa çıkar. Kırılan parçalar, sıvı durumu koruyan lav akıntısının iç kısmı ile birlikte sürüklenir.
Bir aa akıntısısın kenarları ve önü tank paletlerine benzer bir biçimde ilerler: Akıntının önündeki soğumuş parçalar dönerek lavın altına girer, ilerlemekte olan lav bunların üstünden geçer. Katılaşmış aa lavının yüzeyi pürüzlüdür ve yanmış kömür yığınlarını hatırlatır.

Yanardağlar ve Yanardağ Patlamaları

YANAR DAĞLAR

Yanardağlar, yeraltındaki ergimiş kayaların, kaya parçalarının ve gazların yerkabuğundaki açıklıklardan püskürdüğü oluşumlardır. Art arda olan püskürmeler sonucunda maddelerin üst üste yığılmasıyla ortaya çıkan yükseltiler de aynı biçimde adlandırılır. Yüzeye çıkan ergimiş durumdaki maddeler zamanla katılaşarak volkanik kayaları oluşturur. Depremler gibi yanardağların da çoğu levha sınırlarına yakın yerlerde bulunur. Öte yandan, nasıl ki, levha sınırlarına uzak yerlerde de zaman zaman deprem olursa, bazı yanardağlar da levhaların iç bölümlerinde bulunur.

Yayılma Sırtları
Okyanus dibinde. İki levhanın birbirinden uzaklaşmakta olduğu sınırda ,okyanus ortası sırtları ya da yayılma sırtları adı verilen yanardağlardan oluşan sıra dağlar vardır. Levha birbirinden ayrıldıklarında astenosfer üzerindeki basınç azalır. Bunun sonucunda, levha sınırının altında bulunan katı durumdaki minareler tanecikleri ergiyerek magmaya dönüşür. Yükselmeye başlayan yeni magmanın çoğu levha kenarlarında katılaşıp kalır, yüzeye ulaşan bölümü ise okyanus tabanında yanardağlar oluşturur.

“Plastik” Kayalar
Bilim adamları, astenosferi genellikle “plastik” olarak tanımlarlar. Bunun nedeni, astenosferin büyük bir bölümün yumuşsak olmasına karşın, sıvıdan çok küçük miktarlarda magma bulunan katı mineral taneciklerinden oluştuğunu düşünüyorlar. Astenosferdeki sıcaklığın, minerallerin çoğunu ergitmeye yetecek kadar yüksek olmasına karşın üsteki litosfer katmanın neden olduğu yoğun basınç bunu engeller.

Dalma-Batma Bölgesi Yanardağları
Yanardağlar, iki levhanın çarpışması sonucu birinin diğeri altına daldığı levha sınırlarında oluşur. Dalan levha, 100-200 km derinlikte bulunan ve dalma-batma bölgesi adı verilen bölgede ergimeye başlar ve magmaya dönüşür. Bu magma, levhanın üzerinde biriken tortullar ve ergimiş durumdaki okyanusal litosferden oluşur. Magma ,tortullarla birlikte yerin derinliklerine çekilen su içerir. Oluşan yeni magma, çatlaklardan geçerek yüzeye püskürür ve üstteki levhanın üzerinde yanardağların oluşuma yol açar. Bu çatlaklar ,levhaların hareketi sonucunda oluşur. Üstteki levhanın okyanusal litosfer levhası olması durumunda, yanardağların su yüzeyinin üzerinde kalan bölümleri bir dizi volkanik ada oluşturur.

Magma
Magma, ergimiş durumdaki değişik mineraller ve bazı mineral kristallerinde oluşan lapa benzeri, yoğun bir sıvıdır. Kıvamı, su ve buz kristalleri içeren yarı erimiş durumdaki kar gibidir. Bilim adamları ,magmanın büyük çoğunluğunun astenosferde bulunmakla birlikte bir bölümünün de alt mantonun bazı bölgelerinde geldiğini düşünüyorlar.

Sıcak Noktalar
Birçok yanardağın oluşumunun levha sınırlarındaki hareketle bağlantılı olmasına karşın bazıları bu sınırlara uzak yerlerde ortaya çıkabilir. Bu yanardağların ”sıcak noktalar” olarak adlandırılan olağanüstü sıcak bölgelerin varlığı sonucunda oluştukları düşünülüyor.
Bilim adamları, sıcak noktaların astenosfer ve alt mantoda bulunduğu varsayılıyor. Sıcak noktalarda, ısı akımlarının mantonun içinden geçerek yükseldiği tahmin ediliyor. Bu olağanüstü ısının basıncın etkisini ortadan kaldırılması sonucunda da magma oluşur. Yüzeye doğru çıkan magma, litosferden geçiş sırasında, yolunun üzerindeki kaya kütlelerini ergiterek kendisine yol açar. Magmanın yüzeye çıktığı yerlerde zamanla yanardağlar oluşur.

YANARDAĞ PÜSKÜRMELERİ
Magmanın yerkabuğundan yükselerek yüzeye çıkmasına yanardağ püskürmesi adı verilir.Yanardağ bir kez oluştuktan sonra yeraltından magma geldiği sürece püskürmeler devam eder. İki püskürme arasında onlarca, yüzlerce, hatta binlerce yıl geçbilir.

Magma Yükselişi
Astenosferdeki magma, ancak yeterince büyük bir “kabarcık”oluşturacak biçimde biriktiği zaman litosfere doğru yükselir. Magmanın yükselmesine yol açan süreç, bozuk bir musluktan suyun damlamasına(ancak ters yönde) benzer. Bozuk bir muslukta su sürekli biçimde musluğun ağzında birikir fakat damla halinde düşmesi ancak yeterli ağırlığa ulaşması ile gerçekleşir. Magma da yeraltında yeterli derecede biriktiğinde ve yoğunluğu çevresindeki kaya kütlelerinden daha düşük olduğunda yukarı doğru çıkmaya başlar. Çoğu yanardağın altında (yerkabuğunun içinde ya da altında) magmanın biriktiği bir magma odası vardır.

Yanardağın Altı
Magma odası il yanardağın yüzeyi arasında kanal ya da baca olarak adlandırılan genişlemiş çatlaklar bulunur. Bunlar bir önceki patlamalardan arta kalan katılaşmış magma ile doludur.bazı yanardağlarda, magma odasından çıkan çok sayıda baca olmak ile birlikte bunların hepsi yüzeye ulaşmayabilir. Bir bacanın açıldığı yere ağız denir. Yanardağ ağızları yuvarlak ya da ince uzun biçimde olabilir. Bazı ağızlar, krater adı verilen derin çukurların içinde bulunur.Bir püskürme sırasında, magma, biriktiği magma odasından yüzeye çıkan bacalardan birinden geçerek,yanardağın tepesindeki ağıza ulaşır ve buradan dışarı fışkırır. Bazı durumlarda ise magma, yanardağın yamacındaki bir ağızdan çıkar.

Lav
Püskürme sırasında yüzeye çıkan magma lav adını alır. Yanardağın yamaçlarından, lavdan oluşan bir nehir gibi akan lav akıntısının zaman soğuyup katılaşmasıyla volkanik kayalar oluşur. Çeşitli türlerde lav bulunmakla birlikte bunların tümü nerdeyse diğer mineral elementlerinin yanı sıra bir silisyum ve oksijen karışımı olan silisyum dioksit (SiO2) içerir. Lavın yoğunluğu ,içindeki silisyum dioksit oranına göre değişir.Yoğun olmayan lav bal kıvamındadır.Yoğun lav ise şekerlenmiş bal gibi koyu ve yapışkandır. Bir patlama sırasında yanardağdan farklı yoğunlukta lavlar püskürebilir.
Bir yanardağın biçimi, büyük oranda, lavın yoğunluna bağlıdır. Yoğun olmayan lav katılaşıncaya kadar daha geniş bir çevreye yayıldığından, bu tür lavdan oluşan yanar dağların yamaçları yumuşak eğimli olur.Kalkan biçimli olarak tanımlanan Bu yanardağlar, çoğu zaman sıcak noktalar ve yayılma sırtlarında bulunur. Bu yanardağların lavı çoğunlukla bazalttan oluşur. Yoğun lav, yüksek oranda silisyum dioksit içerir ve genellikle dalma-batma bölgelerinin üzerindeki yanardağlardan püskürür. Çok koyu olduğu için ağızdan fazla uzaklaşmadan katılaşan bu lavın oluşturduğu yanardağlar çoğu zaman koni biçimindedir.

Püskürme Tipleri
Yanardağın püskürmeleri, lavın çıkış biçimine göre sınıflandırılır. Bu da lavın yoğunluğuna ve lavın içerdiği gazların ne kadar kolaylıkla kurtulabilmelerine bağlıdır. Yoğun olmayan lavdan kolayca kurtulabilen gazlar, yoğun lavdan ancak büyük patlamalarla kurtulabilirler.
Magma, yüzeye yaklaştıkça üzerindeki basınç azalır ve tıpkı bir gazoz şişesinin kapağı açıldığı zaman basıncın azalması sonucu gazozun içinde hava kabarcıklarının oluşması gibi volkanik gazlar magmanın içinde küçük kabarcıklar oluşturur.

Farklı püskürme tipleri
*
 Hawaii tipi püskürmeler genellikle hafif şiddetedir.lavın çok akışkan olduğu ve içinde gazların kolayca kurtulduğu durumlarda bu tür püskürmeler olur.Kimi zaman magma, yanardağdan dışarı, bir fıskiyeden fışkıran su gibi çıkar.
*
 Stromboli tipi püskürmeler, lavın biraz daha yoğun olması durumunda görülür.Sıkışmış gazlar, yanardağ ağzının çevresine sıvı halde lav kütlerinin fışkırmasına neden olan, küçük patlamalarla açığa çıkar.
*
 Vulkona tipi püskürmeler, lavın daha yoğun olduğu durumlarda görülür. Sıkışmış gazlar gürültülü patlamalarla açığa çıkar ve yanardağın ağzına iri kaya parçaları ile çok miktarlarda volkanik kül püskürür.
Pilinius tipi püskürmeler, lavın çok yoğun olması durumunda görülür. Sıkışmış gazlar, çok büyük patlamalarla kurtulur. Yanardağın püskürmeleri sırasında büyük miktarlarda volkanik kül gökyüzüne fırlatılır.
LAV AKINTILARI, BLOKLAR VE BOMBALAR
Püsküren bir yanardağdan akan lavlar, yolları yakıp yıkmasın karşın ,çok ender olarak ölüm yada yaralanmalara yol açar. Bunun nedeni, lav akıntısının yavaş ilerlemesi ve insanların ondan kaçma olağanı bulabilmeleridir.
“Pahoehoe” ve “aa” , iki farklı lav akınsına Hawaii dilinde verilen adlardır.Bunlar birbirlerinden , volkanik gazların lavdan çıkış biçimiyle ayrılır.

*Pahoehoe lav akıntıları
Pahoehoe lav akıntılarının yüzeyi genellikle düz ya da hafif kırışık olur.Bu tür akıntıların koyu kıvamı değildir yani akışkandır. Lav soğumaya başladığında yüzeyinde düzgün kabuk oluşur. Lav akıntısının iç kısmı ergimiş durumda kalarak akmayı sürdürürken soğumakta olan yüzeyde zaman zaman halat benzeri kıvrımlar oluşturabilir.
*Aa lav akıntıları
Aa lav akıntılarında pürüzlü ve çatlaklı bir yüzeyi vardır. Bu akıntılar, daha yoğun lavdan oluşur ve pahoehoe lava kıyasla daha yavaş akar. Lav akarken, yüzeyi iri parçalar biçiminde kırılır ve içindeki gazlar açığa çıkar. Kırılan parçalar, sıvı durumu koruyan lav akıntısının iç kısmı ile birlikte sürüklenir.
Bir aa akıntısısın kenarları ve önü tank paletlerine benzer bir biçimde ilerler: Akıntının önündeki soğumuş parçalar dönerek lavın altına girer, ilerlemekte olan lav bunların üstünden geçer. Katılaşmış aa lavının yüzeyi pürüzlüdür ve yanmış kömür yığınlarını hatırlatır.

Yanardağlar ve Yanardağ Patlamaları

YANAR DAĞLAR

Yanardağlar, yeraltındaki ergimiş kayaların, kaya parçalarının ve gazların yerkabuğundaki açıklıklardan püskürdüğü oluşumlardır. Art arda olan püskürmeler sonucunda maddelerin üst üste yığılmasıyla ortaya çıkan yükseltiler de aynı biçimde adlandırılır. Yüzeye çıkan ergimiş durumdaki maddeler zamanla katılaşarak volkanik kayaları oluşturur. Depremler gibi yanardağların da çoğu levha sınırlarına yakın yerlerde bulunur. Öte yandan, nasıl ki, levha sınırlarına uzak yerlerde de zaman zaman deprem olursa, bazı yanardağlar da levhaların iç bölümlerinde bulunur.

Yayılma Sırtları
Okyanus dibinde. İki levhanın birbirinden uzaklaşmakta olduğu sınırda ,okyanus ortası sırtları ya da yayılma sırtları adı verilen yanardağlardan oluşan sıra dağlar vardır. Levha birbirinden ayrıldıklarında astenosfer üzerindeki basınç azalır. Bunun sonucunda, levha sınırının altında bulunan katı durumdaki minareler tanecikleri ergiyerek magmaya dönüşür. Yükselmeye başlayan yeni magmanın çoğu levha kenarlarında katılaşıp kalır, yüzeye ulaşan bölümü ise okyanus tabanında yanardağlar oluşturur.

“Plastik” Kayalar
Bilim adamları, astenosferi genellikle “plastik” olarak tanımlarlar. Bunun nedeni, astenosferin büyük bir bölümün yumuşsak olmasına karşın, sıvıdan çok küçük miktarlarda magma bulunan katı mineral taneciklerinden oluştuğunu düşünüyorlar. Astenosferdeki sıcaklığın, minerallerin çoğunu ergitmeye yetecek kadar yüksek olmasına karşın üsteki litosfer katmanın neden olduğu yoğun basınç bunu engeller.

Dalma-Batma Bölgesi Yanardağları
Yanardağlar, iki levhanın çarpışması sonucu birinin diğeri altına daldığı levha sınırlarında oluşur. Dalan levha, 100-200 km derinlikte bulunan ve dalma-batma bölgesi adı verilen bölgede ergimeye başlar ve magmaya dönüşür. Bu magma, levhanın üzerinde biriken tortullar ve ergimiş durumdaki okyanusal litosferden oluşur. Magma ,tortullarla birlikte yerin derinliklerine çekilen su içerir. Oluşan yeni magma, çatlaklardan geçerek yüzeye püskürür ve üstteki levhanın üzerinde yanardağların oluşuma yol açar. Bu çatlaklar ,levhaların hareketi sonucunda oluşur. Üstteki levhanın okyanusal litosfer levhası olması durumunda, yanardağların su yüzeyinin üzerinde kalan bölümleri bir dizi volkanik ada oluşturur.

Magma
Magma, ergimiş durumdaki değişik mineraller ve bazı mineral kristallerinde oluşan lapa benzeri, yoğun bir sıvıdır. Kıvamı, su ve buz kristalleri içeren yarı erimiş durumdaki kar gibidir. Bilim adamları ,magmanın büyük çoğunluğunun astenosferde bulunmakla birlikte bir bölümünün de alt mantonun bazı bölgelerinde geldiğini düşünüyorlar.

Sıcak Noktalar
Birçok yanardağın oluşumunun levha sınırlarındaki hareketle bağlantılı olmasına karşın bazıları bu sınırlara uzak yerlerde ortaya çıkabilir. Bu yanardağların ”sıcak noktalar” olarak adlandırılan olağanüstü sıcak bölgelerin varlığı sonucunda oluştukları düşünülüyor.
Bilim adamları, sıcak noktaların astenosfer ve alt mantoda bulunduğu varsayılıyor. Sıcak noktalarda, ısı akımlarının mantonun içinden geçerek yükseldiği tahmin ediliyor. Bu olağanüstü ısının basıncın etkisini ortadan kaldırılması sonucunda da magma oluşur. Yüzeye doğru çıkan magma, litosferden geçiş sırasında, yolunun üzerindeki kaya kütlelerini ergiterek kendisine yol açar. Magmanın yüzeye çıktığı yerlerde zamanla yanardağlar oluşur.

YANARDAĞ PÜSKÜRMELERİ
Magmanın yerkabuğundan yükselerek yüzeye çıkmasına yanardağ püskürmesi adı verilir.Yanardağ bir kez oluştuktan sonra yeraltından magma geldiği sürece püskürmeler devam eder. İki püskürme arasında onlarca, yüzlerce, hatta binlerce yıl geçbilir.

Magma Yükselişi
Astenosferdeki magma, ancak yeterince büyük bir “kabarcık”oluşturacak biçimde biriktiği zaman litosfere doğru yükselir. Magmanın yükselmesine yol açan süreç, bozuk bir musluktan suyun damlamasına(ancak ters yönde) benzer. Bozuk bir muslukta su sürekli biçimde musluğun ağzında birikir fakat damla halinde düşmesi ancak yeterli ağırlığa ulaşması ile gerçekleşir. Magma da yeraltında yeterli derecede biriktiğinde ve yoğunluğu çevresindeki kaya kütlelerinden daha düşük olduğunda yukarı doğru çıkmaya başlar. Çoğu yanardağın altında (yerkabuğunun içinde ya da altında) magmanın biriktiği bir magma odası vardır.

Yanardağın Altı
Magma odası il yanardağın yüzeyi arasında kanal ya da baca olarak adlandırılan genişlemiş çatlaklar bulunur. Bunlar bir önceki patlamalardan arta kalan katılaşmış magma ile doludur.bazı yanardağlarda, magma odasından çıkan çok sayıda baca olmak ile birlikte bunların hepsi yüzeye ulaşmayabilir. Bir bacanın açıldığı yere ağız denir. Yanardağ ağızları yuvarlak ya da ince uzun biçimde olabilir. Bazı ağızlar, krater adı verilen derin çukurların içinde bulunur.Bir püskürme sırasında, magma, biriktiği magma odasından yüzeye çıkan bacalardan birinden geçerek,yanardağın tepesindeki ağıza ulaşır ve buradan dışarı fışkırır. Bazı durumlarda ise magma, yanardağın yamacındaki bir ağızdan çıkar.

Lav
Püskürme sırasında yüzeye çıkan magma lav adını alır. Yanardağın yamaçlarından, lavdan oluşan bir nehir gibi akan lav akıntısının zaman soğuyup katılaşmasıyla volkanik kayalar oluşur. Çeşitli türlerde lav bulunmakla birlikte bunların tümü nerdeyse diğer mineral elementlerinin yanı sıra bir silisyum ve oksijen karışımı olan silisyum dioksit (SiO2) içerir. Lavın yoğunluğu ,içindeki silisyum dioksit oranına göre değişir.Yoğun olmayan lav bal kıvamındadır.Yoğun lav ise şekerlenmiş bal gibi koyu ve yapışkandır. Bir patlama sırasında yanardağdan farklı yoğunlukta lavlar püskürebilir.
Bir yanardağın biçimi, büyük oranda, lavın yoğunluna bağlıdır. Yoğun olmayan lav katılaşıncaya kadar daha geniş bir çevreye yayıldığından, bu tür lavdan oluşan yanar dağların yamaçları yumuşak eğimli olur.Kalkan biçimli olarak tanımlanan Bu yanardağlar, çoğu zaman sıcak noktalar ve yayılma sırtlarında bulunur. Bu yanardağların lavı çoğunlukla bazalttan oluşur. Yoğun lav, yüksek oranda silisyum dioksit içerir ve genellikle dalma-batma bölgelerinin üzerindeki yanardağlardan püskürür. Çok koyu olduğu için ağızdan fazla uzaklaşmadan katılaşan bu lavın oluşturduğu yanardağlar çoğu zaman koni biçimindedir.

Püskürme Tipleri
Yanardağın püskürmeleri, lavın çıkış biçimine göre sınıflandırılır. Bu da lavın yoğunluğuna ve lavın içerdiği gazların ne kadar kolaylıkla kurtulabilmelerine bağlıdır. Yoğun olmayan lavdan kolayca kurtulabilen gazlar, yoğun lavdan ancak büyük patlamalarla kurtulabilirler.
Magma, yüzeye yaklaştıkça üzerindeki basınç azalır ve tıpkı bir gazoz şişesinin kapağı açıldığı zaman basıncın azalması sonucu gazozun içinde hava kabarcıklarının oluşması gibi volkanik gazlar magmanın içinde küçük kabarcıklar oluşturur.

Farklı püskürme tipleri
*
 Hawaii tipi püskürmeler genellikle hafif şiddetedir.lavın çok akışkan olduğu ve içinde gazların kolayca kurtulduğu durumlarda bu tür püskürmeler olur.Kimi zaman magma, yanardağdan dışarı, bir fıskiyeden fışkıran su gibi çıkar.
*
 Stromboli tipi püskürmeler, lavın biraz daha yoğun olması durumunda görülür.Sıkışmış gazlar, yanardağ ağzının çevresine sıvı halde lav kütlerinin fışkırmasına neden olan, küçük patlamalarla açığa çıkar.
*
 Vulkona tipi püskürmeler, lavın daha yoğun olduğu durumlarda görülür. Sıkışmış gazlar gürültülü patlamalarla açığa çıkar ve yanardağın ağzına iri kaya parçaları ile çok miktarlarda volkanik kül püskürür.
Pilinius tipi püskürmeler, lavın çok yoğun olması durumunda görülür. Sıkışmış gazlar, çok büyük patlamalarla kurtulur. Yanardağın püskürmeleri sırasında büyük miktarlarda volkanik kül gökyüzüne fırlatılır.
LAV AKINTILARI, BLOKLAR VE BOMBALAR
Püsküren bir yanardağdan akan lavlar, yolları yakıp yıkmasın karşın ,çok ender olarak ölüm yada yaralanmalara yol açar. Bunun nedeni, lav akıntısının yavaş ilerlemesi ve insanların ondan kaçma olağanı bulabilmeleridir.
“Pahoehoe” ve “aa” , iki farklı lav akınsına Hawaii dilinde verilen adlardır.Bunlar birbirlerinden , volkanik gazların lavdan çıkış biçimiyle ayrılır.

*Pahoehoe lav akıntıları
Pahoehoe lav akıntılarının yüzeyi genellikle düz ya da hafif kırışık olur.Bu tür akıntıların koyu kıvamı değildir yani akışkandır. Lav soğumaya başladığında yüzeyinde düzgün kabuk oluşur. Lav akıntısının iç kısmı ergimiş durumda kalarak akmayı sürdürürken soğumakta olan yüzeyde zaman zaman halat benzeri kıvrımlar oluşturabilir.
*Aa lav akıntıları
Aa lav akıntılarında pürüzlü ve çatlaklı bir yüzeyi vardır. Bu akıntılar, daha yoğun lavdan oluşur ve pahoehoe lava kıyasla daha yavaş akar. Lav akarken, yüzeyi iri parçalar biçiminde kırılır ve içindeki gazlar açığa çıkar. Kırılan parçalar, sıvı durumu koruyan lav akıntısının iç kısmı ile birlikte sürüklenir.
Bir aa akıntısısın kenarları ve önü tank paletlerine benzer bir biçimde ilerler: Akıntının önündeki soğumuş parçalar dönerek lavın altına girer, ilerlemekte olan lav bunların üstünden geçer. Katılaşmış aa lavının yüzeyi pürüzlüdür ve yanmış kömür yığınlarını hatırlatır.


Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/cografya/54753-yanardaglar-ve-yanardag-patlamalari.html#ixzz1qWWnqjKu
 

Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/cografya/54753-yanardaglar-ve-yanardag-patlamalari.html#ixzz1qWWnqjKu
 

Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/cografya/54753-yanardaglar-ve-yanardag-patlamalari.html#ixzz1qWWnqjKu

dogal felaketler


Doğal Afetler - Sel

Sel, bir bölgede toprağı belirli bir süre için tamamen veya kısmen su altında bırakan; ani, büyük ve düzensiz su akıntılarına verilen isimdir. Bir akarsu veya deniz, göl gibi büyük su kitleleri kimi zaman fazlasıyla suyla yüklenir, bunun sonucunda taşarak yatağından çıkar ve "sel" adı verilen bir doğal felakete neden olur.

İnsanlar tarih öncesi çağlardan beri yaşamak için hep nehir kıyılarını ve deniz kenarlarını tercih etmiştirler, çünkü suya yakın olmak demek aynı zamanda kolay ulaşım, daha yumuşak bir iklim ve daha verimli topraklar demekti. Zaten eğer insanlar taşabilecek bu sulara yakın olmasalardı sel bir afet olarak sayılmayacaktı.
Denizlerden gelebilecek sel felaketlerine, büyük fırtınalar, tsunamiler veya denizde yaşanabilecek patlamalar sebep olabilir, dünyanın dört bir yanında deniz kenarı kasabalar kurulmuş olduğundan bu global bir risktir.
Fakat genelde sel dendiği zaman akla gelen olay deniz değil akarsulardır, özellikle de nehirler. Bir nehirin taşmasına sebebiyet verebilecek pekçok olay vardır, mesela kar erimeleri veya yoğun bir şekilde yağan yağmur akarsuyu aşırı yükleyerek yatağından çıkmasına ve suyun yerleşim yerlerine ulaşmasına sebep olabilir.
Mısır'daki Nil Nehri gibi bazı nehirleri periyodik olarak taşarlar. Bunun kontrol edilmesi için yapılan pek çok hesap takvimin, taşmalar sonucunda yok olan arazi sınırlarının yeniden hesaplanması işlemleri de geometrinin bulunmasına katkıda bulunmuştur.


Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/cevre-bilimleri/24749-dogal-afetler-sel.html#ixzz1qWVnTJHS